KÜÇÜK ŞEYLER…


İçini havalandıran bir şey arar insan… Çok eski bir dost yıllar sonra karşısına çıksın ve ‘merhaba’ desin, sıkı sıkı sarılsın, sanki hiç ayrılınmamış, sanki üzerinden büyük depremler geçmemiş gibi, aynı bıraktığın noktadaki gibi samimi bir sesle kulağına fısıldasın ister.

Küçücük bir şey… Yorgun mesai saatlerinin içinden bir ses ‘hadi artık’ desin ister. ‘bak aslında öyle değil, böyledir‘ desin ister. İnsan bazen yanılmak ister…  O  küçücük şeyin hayatını bir hamlede değiştirebileceğini belki bildiğinden belki tamamen iç güdülerinden… değişmek ister insan.

Bulutlar geçer hızla, yağmurlar, gemiler… yıllar geçer… Ve durup bakıverir insan arkasına aniden. Yeniden doğmak, yeniden serpilmek, yeniden büyümek ister, biri uzansın acıyan dizine dokunsun ve o koyu tentürtiyotlu pamuğu dizine bir kerelik ‘hoh’ sesiyle bastırıp çeksin, acısını söküp alsın ister. Çalar saatin son gong’u onun için çalsın ister. Bir merhaba’yla hayatı değişsin ister. Bazen bir martı konsun omuzlarına ama sadece onun omuzlarına konsun ve ona baksın ister ve bunu isterken nedense hep içindeki çocuğun çıkıp bunu onaylamasını bekler. Bu şey biraz da güvenle mi ilgilidir? Güvendiğinde kendini kaybetse de birşeylerin tıkır tıkır işleyeceğini bilir ya hani insan. Güven saat gibidir yanıltmaz ya hani insanı… O güvenle kendini  bırakmak mı ister insan bazen?  Bu yüzden mi bir işaret bir milat bekler?

Kadınlar küçücük bir kız çocuğu gibi şımartılmak ister… Erkekler yaramazlık yapmayı sever… Kadınlar da erkekler de sislerin içinde küçücük adacıklar gibidirler. Farkedilirler ama kendilerini çok geç farkedebilirler. İnsan bazen herkes tarafından değil, sadece biri tarafından farkedilmeyi bekler…

Çocuklar… Çocuklar  hep çocuktur oysa… Kadın olmanın da erkek olmanın da ağırlığı yoktur onlarda… İnsan bu yüzden içindeki çocuğun sesini duymak ister arasıra. Biri gelsin sataşsın ister, oyununu bozsun, yeni bir oyuna başlatsın, biri ona iyi davransın diğeri uzaklaşsın ister. Çocuklar birbirlerine kızarlar ama öfkelerini dindirirmeyi de bilirler. Bazen küçücük şeylerin büyük şeyleri unutturmasını ister insan. … Çünkü çocuklar ne kadar da şımarsa ne kadar da yaramazlık yapsa çocukturlar…

Küçük şeyler bekleriz… O küçücük şeylerin hayatımızdaki önemini artık bildiğimizden mi, aynı zamanda da o küçücük şeylerin ihtişamından korktuğumuzdan mı bilmem… Pek bi ürkek pek bi korkak oluruz yaş atladıkça. Hatasız kul olmaz ama, biz hatalarımızı da pek bi koruruz kendimizi afişe etmemek adına. ‘Aman ha’ deriz ‘aman bulaştırma kimseyi duygularına’… 

Sanki insanın hep çözmesi gereken bir problemi vardır da o problemi kendine saklamak pek bi matah şeydir yıllarca…

Biz kadınları, biz erkekleri, biz kendimizi… Çocukların birbirini sevdiği gibi sevmeyiz oldum olası. Yani nedir çocuk gibi sevmek?… Yani usul usul, yani küçük küçük, kocaman sevmek nedir?  Yani… sevginin bir alışveriş değil bir eylem, bir yürek işi olduğunu bilerek, yani hesapsız kitapsız yani koşulsuz ama içten içe severek sevmek nedir bilmeyiz yahut bilmemezliğe geliriz. Çok büyüdüğümüzü zannederiz, o kadar ki… Çocuklar gibi sevmeyi unutur çocukluğa özeniriz? Aslında özlediğimiz çocukluğumuz değildir, biz kendimizi sevmeye bırakabilmeyi özleriz.

Öyle büyük fırtınalar, sağanaklar, kavuşmalar, kaybedişler, büyük infilak anları  filan değil… Küçük… Küçücük bir şeyler isteriz, kocaman şeyleri farkedelim diye. Formatları, tabuları, şablonları yıksın atsın diye, bizi hayata bağlasın diye… Küçük şeylerin içinde büyük sonlar bekleriz. Bir parmak şıklatmasıyla, bir elektrik kontağıyla, bir bir bir… bir şey olsun da değişsin herşey deriz. Çocukluğumuzu özleriz, çünkü çocukluğumuzun küçük kadını yahut küçük erkeği sevmeyi bilir…  Biz bilmeyiz.

Hangi kadın, hangi erkek, hangi çocuk, hangi ses, hangi yürek, hangi akıl bilir bunu? Bir işaret, bir ünlem, bir adak, bir uğur, bir şarkı, bir fal… Dağlar, tepeler, bulutlar, gemiler… hangisi?  Hangisi çıkıp o küçük şeyi izah edebilir? …Belki bir tanesi yeter, belki de  hepsi birden gerekir…

Büyüdükçe anlarız ki aslında hayat; o küçücük şeyleri sevme biçimimizdir.

Ah aslında… o küçük sandığımız şeyler ne kadar da büyüklerdir…

 

Sibel BENGÜ

KÜÇÜK ŞEYLER…’ için 3 yanıt

  1. Şengülüm merhaba canım,her zaman olduğu gibi gene güzel bir yazı yı bizlerle paylaşmışsın.Teşekkürler canım.Küçük şeyler.,küçük deyip geçmemeliyiz.Kainatta her şey küçük,ama hepsi birbirini tamamlıyor.bunufark eden insanoğlu ,da minicik hücrelerden meydana geliyor.İnsan olup zekası ile evrenin düzenini çözen mucizeler yaratan mucize oluyor.Abütün ayrıntılar küçük şeylerde gizli.Onun için iyi veye kötü küçük şeyler önemseyip iyileri büyültüp ,kötüleri yok edebilmeliyiz diye düşünüyorum.SİBEL hanımın kalemine sağlık.Senin degüzel yüreğine sağlık.yürek olmazsa kalemin emeği bilinmez.Her şey gönlünce olsun canım seni seviyorum çok öpüyorum.

    Beğen

  2. Teşekkür ederim ablacım…Küçük şeyler ile uğraşıyorum ben de gördüğün gibi.. :)Şaka bir yana ; ne mutlu bize ki o küçük şeylerin hep farkın da olduk ve sevmesini bildik…Yorumlarınla beni mutlu ediyorsun canımın içi..Sağol…

    Beğen

Yorum bırakın